Genel Cerrahi, Obezite ve Metabolik Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Muzaffer Al, "metabolik cerrahi" yöntemiyle 10 yıldan az süreli şeker hastalarında başarı oranının yüzde 100’lere çıktığını söyledi.
Metabolik cerrahiyle tip-2 şeker hastalarına uyguladıkları kapalı yöntem ameliyatla büyük oranda başarı sağladıklarını ifade eden Samsun Büyük Anadolu Hastanesi Genel Cerrahi, Obezite ve Metabolik Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Muzaffer Al, bu yöntemin tamamen güvenilir olduğunu söyledi. Tip-2 şeker hastalığı ameliyatının zayıflama ameliyatı olmadığını vurgulayan Al, ameliyatın tamamen şeker hastalığına yönelik bir ameliyat olduğunu ifade etti.
Tip-2 şeker hastalığı üzerinde geçen yıl Fransa Strasbourg Üniversitesi’nde dünya çapındaki hocalarla birlikte çalışma fırsatı bulduklarını ifade eden Opr. Dr. Muzaffer Al, “Dünyanın birçok yerinden gelen hocalarla ameliyatla şeker hastalığının tedavi edilmesi üzerinde çalıştık. Bu tedavi yöntemi ülkemiz için yeni olsa da dünyada bu yöntem bir süredir uygulanıyor. Dünyada ilk şeker ameliyatı 1979 yılında İtalyan cerrah Dr. Scopinaro tarafından uygulanmıştır. Daha sonra bu ameliyatlar modornize edilerek metabolik cerrahi dediğimiz bir ameliyat yöntemi uyguluyoruz. Ülkemizde birkaç yerde ve az sayıda doktor tarafından bu yapılıyor. Metabolik cerrahi ile ince bağırsağın son kısmında bulunan iyi huylu hormonların bulunduğu bölgeyi daha erken buluşturarak pankreasta bulunan insülin merkezinin iyileşmesini ve etkin bir hal almasını sağlıyoruz. Böylelikle tip-2 şeker hastasının kendi organının çalışmasının başlamasıyla hastanın insülin ihtiyacını yüzde 90 oranda ortadan kaldırmış oluyoruz. Şeker hastalarına ne kadar erken müdahale edilirse başarı oranı o kadar artıyor. 10 yıldan daha az sürede olan şeker hastalarına uyguladığımız ameliyatla iyileşme başarısı yüzde 100’lere çıkıyor. 10 yılı geçmiş olan hastalarımızda bu oran yüzde 85’lere düşüyor. Diyabet ameliyatını olabilmesi için hastaya çeşitli testler uyguluyoruz. İlk olarak pankreasında bulunan bir merkeze bakıyoruz. Bu merkez pankreasın insülin üretebilme kapasitesini gösteriyor. Ameliyat için bu merkezin tamamen iflas etmemesi gerekiyor. Bu merkez tamamen iflas etmişse hasta ameliyat olasılığını kaybediyor. Eğer yeterli insülin üretebiliyorsa, belli kriterlerimize de uyuyorsa bu hasta bizim ameliyat hastamız demektir" dedi.
Diyabet hastalığının ilaçla veya insülinle tedavisinin olmadığını söyleyen Al, "Öncelikli olarak hastalık başladıktan sonra hekimler tarafından önce diyet öneriliyor. Zaman içinde bu organdaki hasar başladıktan sonra ilaç kullanımına geçiliyor. Bu süreç ilerledikçe ilaçta etki etmemeye başlıyor. Bundan sonraki dönemde hastayla ilgili ölümcül problemler başlıyor. Özellikle böbreklerde hasar başlıyor ve bu hastalar diyalize aday duruma geliyor. Gözlerde bazı problemler oluşuyor ve bu problemler körlükle sonuçlanabiliyor. Sinir hasarına yol açabiliyor. His bozukluğu ve ağrıya neden olabiliyor. Onun için şunu söylüyoruz: Diyabetin ilaçla kesin bir tedavisi yok. Metabolik cerrahi yöntemi büyük oranda ortadan kaldıran bir yöntem. Bu ameliyatın mantığı; şeker hastalığına yol açan pankreas dediğimiz bu organdaki merkezi iyi huylu hormonlarla iyileştirmek. Kötü huylu hormonları vücuttan çıkartarak buranın tamamen iyileşmesini sağlamak. Bunu bazı hastalar zayıflama ameliyatı olarak düşünebiliyor fakat bu böyle bir ameliyat değil. Hastanın yemesini engelleyen bir ameliyat değil. Hastayı zayıflatan bir ameliyat değil. Tamamen şeker hastalığına yönelik bir ameliyattır" diye konuştu.
Hastanelerindeki metabolik cerrahi bölümünde diyabet hastalarını tedavi ettiklerini söyleyen Al, "Ameliyatlarımızı kapalı yöntemle uyguluyoruz. Tamamen güvenilir bir yöntem. Ameliyattan sonra hastalarımız diyabet şikayetlerinden kurtuluyor.Hastanemizde 8 aydır bu ameliyatı yapıyoruz.Ameliyattan sonra hastalarımızı bir müddet kontrol altında tutuyoruz ve sonra evlerine gönderiyoruz" şeklinde konuştu.