Diyabetik nefropati özellikle tip 1 ve tip 2 diyabet hastalarında sıkça görülen böbreklerde meydana gelen bir hasar durumudur. Bu durumun nedeni genellikle yıllar süren yüksek kan şekerine bağlıdır. Diyabetik nefropati uzun süreli diyabet hastalığının böbreklere verdiği zarar sonucu ortaya çıkan bir komplikasyondur. Bu durum genellikle yüksek kan şekeri seviyelerinin neden olduğu hasardan kaynaklanır. Diyabetik nefropati ilerlediğinde böbrekler atıkları vücuttan etkin bir şekilde filtreleyemez hale gelir. Konu hakkında merak edilenleri sizler için derledik.
“Diyabetik nefropati nedir?” sorusu merak edenler için şu şekilde yanıtlanabilir: Diyabetik nefropati diyabet hastalarında görülen ve böbreklerin normal işlevini bozan bir komplikasyondur. Diyabet kandaki şeker seviyesinin kontrolsüz olarak yükselmesi durumudur ve uzun vadede çeşitli organlarda hasara yol açabilir. Diyabetik nefropati bu hasarın böbreklere verdiği isimdir. Şeker hastalığı kan damarlarını zamanla zayıflatabilir ve böbreklerde bulunan milyonlarca minik filtre olan nefronların işlevini bozabilir. Bu durumda böbrekler atıkları kan dolaşımından düzgün bir şekilde ayıramaz hale gelir. Ayrıca protein gibi normalde vücutta tutulması gereken maddeler idrara karışabilir.
Diyabetik nefropati evreleri aşağıdaki gibidir:
Diyabetik nefropati teşhisi için 3 veya 6 aylık aralıklarla gerçekleştirilen testlerde son 24 saat içinde idrarla atılan albümin miktarının en az iki ya da daha fazla kontrolde 300 mg veya üzeri olması gerekir. Bu durumda genellikle şiddetli hipertansiyon, artan proteinüri yani idrarda protein atımı ve böbrek fonksiyonlarında düzensizlikler görülür.
Diyabetik nefropati belirtileri arasında en yaygın olanı ellerin ve ayakların şişmesidir. Ayrıca gece sık idrara çıkma, kalp çarpıntısı, yüksek tansiyon ve idrar miktarında azalma gibi semptomlar da diyabetik nefropatiye işaret eder.
Hastalığın kronik etkilerini engellemede önemli olan nokta kişinin kendisini izleyebilme yeteneğine sahip olması ve hastalığı efektif bir şekilde yönetmeyi öğrenmesidir. Diyabetik nefropati tedavisinde oral antidiyabetik ilaçlar veya insülin terapisi kullanılırken tedavilerin verimliliğini arttırmak adına dengeli beslenme ve aktif yaşam tarzına geçiş önemlidir. En etkili diyabetik nefropati bakım süreci kişinin kan şekeri ve tansiyon seviyelerini düzenli olarak kontrol etmesi, bunu uygun besinlerle desteklemesi ve düzenli egzersiz yapmasıdır. Kişi ideal kilosunu korumalı, idrarda albümin seviyesi yükseldiğinde oluşabilecek sıvı tutulumu, yorgunluk, dispne, aktivite toleransının azalması ve karın hassasiyeti gibi durumları yakından izlemelidir. Cilt sağlığını korumak için dar olmayan, terletmeyen ve pamuklu kıyafetler giymeli ve cildini düzenli olarak kontrol etmelidir. Eğer sigara veya alkol kullanımı söz konusu ise bu alışkanlıkların bir an önce bırakılması tavsiye edilir.
Diyabetik nefropati risk faktörleri arasında en belirgin olanı hiperglisemidir. Ayrıca hipertansiyon, hiperlipidemi, aşırı kilo ve kalp ile böbrek hastalıkları da diyabetik nefropati risk faktörleri arasında yer alır.
Diyabetik nefropati tedavisinde en kritik adım kan şekeri kontrolünün sağlanmasıdır. Kan şekeri seviyelerinin dikkatli bir şekilde izlenmesi idrarla atılan albümin miktarını azaltabilir ve HbA1C'nin %6.0-%7.0 altında tutulmasına yardımcı olabilir. Eğer hipertansiyon sorunu varsa bu durum tedavi edilmeli ve kan basıncı normal değerler olan 130/80 mmHg'de tutulmalıdır. İdrar yolu enfeksiyonu söz konusu ise, hızlı bir şekilde tedaviye başlanmalıdır. Diyabete uygun bir diyet uygulanmalı ve protein oranı düşük öğünler tercih edilmelidir.
Diyabetik nefropati hastalarının bu rahatsızlığı yönetmek ve kontrol altında tutmak için evde ve sosyal hayatta özen göstermeleri gerekir. Diyet, egzersiz ve kendi kendine bakım, kan şekeri düzeylerini ve hipertansiyonu dengelemek adına önemlidir. Diyabetik nefropati riski taşıyan ya da bu hastalığı yaşayan kişilerin aşağıdaki hususlara dikkat etmesi gerekir:
Diyabetik nefropati beslenme tedavisi karbonhidrat, protein, yağ ve sıvı alımının dengeli ve yeterli olduğu bir diyet hedefler. Diyabetik nefropati teşhisi konulmuş olanların günlük enerji ihtiyaçları genellikle cinsiyetleri, yaşları ve fiziksel aktivite düzeylerine bağlıdır. Protein metabolizması sonucunda üre, kreatin ve ürik asit gibi toksik maddeler vücutta birikebilir. Ancak protein tüketimi az ise bu da vücuda zarar verebilir. Kişi başına günlük gereken protein miktarı 0.6-0.8 gram olarak belirlenmiştir. Enerjimizin büyük çoğunluğunu karbonhidratlardan alırız. Bu nedenle şeker, rafine un ve pirinç gibi basit karbonhidratları içeren gıdalar yerine glisemik indeksi düşük olan tam tahıl ürünlerini içeren kaliteli karbonhidratlar tercih edilmelidir. Sağlıklı bir kalp ve normal kan kolesterol seviyeleri için doymuş yağlı margarin gibi sağlıksız yağlar yerine tekli veya çoklu doymamış yağlar içeren tereyağı, zeytinyağı veya kuyruk yağı gibi gıdalar diyete eklenmelidir. Diyabetik nefropati diyetinde sebze, meyve ve yeterli sıvı tüketmeyi ihmal etmemek, kızarmış ve baharatlı yiyeceklerden kaçınmak önemlidir.
KAYNAK: https://www.hopkinsmedicine.org/health/conditions-and-diseases/diabetes/diabetic-nephropathy-kidney-disease
Tip 1 diyabete sahip yetişkinlerde diyabetin başlangıcından itibaren 5 yıl sonra her yıl 1 kez, Tip 2 diyabetli kişilerde ise tanı konduğu andan itibaren her yıl 1 kez eGFR (tahmini glomerüler filtrasyon hızı) ve idrarda albumin/kreatinin oranına ya da 24 saatlik idrarın albuminüri seviyesine (protein kaçağı bulunup bulunmadığına) bakılarak, diyabetik nefropati taraması uygulanmalıdır.
Tip 1 diyabetli bireyler genellikle tanıyı takiben 5 yıl sonra diyabetik nefropati belirtileri göstermeye başlarken Tip 2 diyabete sahip olanlar ise tanıdan itibaren bu belirtilerle karşılaşabilir. Ek olarak kan şekeri ve tansiyonu düzenli kontrol altında olmayan diyabetik hastalar da daha yüksek risk taşımaktadır.
Tip 1 ve Tip 2 diyabet hastalarında nefropatiyi önlemek ya da gelişimini yavaşlatmak için sigarayı bırakmak, ideal vücut ağırlığını korumak ve kan şekeri seviyelerini optimal düzeyde tutmak gereklidir. Hatta yoğun diyabet tedavisi de gerekebilir. Son zamanlarda kullanılmaya başlanan bazı antidiyabetik ilaçların sadece kan şekeri kontrolünde değil böbrek fonksiyonlarının iyileştirilmesinde de olumlu etkileri olduğunu gösteren bulgular mevcuttur. Ayrıca kolesterol ve tansiyon kontrolünün sağlanması, diyabetik nefropati riskini azaltmada ve ilerlemesinin durdurulmasında yardımcı olur.
Eğer diyabetik nefropati düzenli olarak takip edilmez ve tedavi edilmezse bu durum böbreklerde hasarın artmasına ve süre içerisinde kronik böbrek yetmezliği ve dolayısıyla diyaliz ihtiyacının doğmasına sebep olabilir.
Genellikle diyabetik nefropatide beraberinde görülen kalp ve damar sorunlarından dolayı ölüm riski bulunmaktadır. Ayrıca diyabetik nefropatiden kaynaklı gelişen kronik böbrek yetmezliğinin yanında diyaliz tedavisi sırasında yaşanan komplikasyonlar da ölüm riskini arttırabilir.
Herhangi bir böbrek rahatsızlığı belirtisi veya semptomu görüldüğünde kesinlikle bir uzmana danışılmalıdır. Diyabet hastaları böbrek işlevlerini ölçen testler için her yıl ya da doktorları tarafından önerildiği gibi kontrole gitmelidir.
Diyabetik nefropatinin erken teşhis edilebilmesi için idrarda "Albümin" adlı proteinin var olup olmadığının kontrol edilmesi gereklidir. Normalde idrarda albümin bulunmamaktadır. Bu nedenle idrar testinin düzenli şekilde ve ö önemlidir.