Kilo verme amacıyla kullanılan diğer diyetler kadar etkili olan ketojenik diyet, yüksek yağ ve protein içeriği nedeniyle tokluk hissi oluşturarak kilo kaybını destekler. Bu sayede, özellikle bölgesel yağlanma sorunu yaşayanlar, kilo vermekte zorlananlar ve ameliyat gibi ciddi durumlardan dolayı hızla kilo vermesi gereken kişilerde uygulanabilir.
Ketojenik diyet kabızlık, böbrek taşı, besin eksikliği ve kalp hastalıklarına yol açabilir. Bu nedenle pankreas, karaciğer, tiroid ve safra kesesi rahatsızlıkları olanlar ile kronik böbrek hastalarının bu diyetten kaçınması gerekir. Ek olarak, düşük karbonhidratlı beslenme hamile kadınlar için de uygun değildir.
Ketojenik diyet uygulandığında, yağ yakım süreci 3 ile 7 gün arasında başlar ve bu süreçte yağ hücreleri parçalanarak keton maddeleri oluşturur.
Düşük kalorili bir diyet olan ketojenik diyet, doğru şekilde uygulandığında haftalık ortalama 2 kilogramlık bir kilo kaybına yol açabilir. Bu kilo kaybının %90'ının yağdan olması amaçlanır.
"Keto" kelimesi ketojenik diyetin isminde geçer çünkü bu diyet vücutta "keton" adı verilen enerji molekülleri üretimini tetikler. Ketonlar, kan şekerinin yani glikozun düşük olduğu durumlarda alternatif bir enerji kaynağı olarak kullanılır. Ketonların üretimi, az karbonhidrat veya protein tüketildiğinde karaciğerde yağın kullanılmasıyla gerçekleşir. Daha sonra, beyin de dahil olmak üzere vücudun tüm organları tarafından enerji kaynağı olarak kullanılır. Beyin her gün büyük miktarda enerji tüketen bir organ olduğu için yağı direkt olarak kullanamaz ve enerji ihtiyacını glikoz veya ketonlardan sağlar. Ketojenik diyet uygulandığında, vücut enerji kaynağını değiştirir ve neredeyse tamamen yağ kullanmaya başlar. Bu durumda insülin seviyesi düşer ve yağ yakımı büyük ölçüde artar. Vücudun, yağ hücrelerine ulaşması ve onları yakması daha kolay hale gelir. Bu durum kilo vermek isteyenler için mükemmel bir fırsat sunar. Ketojenik diyetin daha az belirgin faydaları da vardır; daha az acıkmak veya vücuda sürekli bir enerji kaynağı sağlamak gibi. Vücudun keton ürettiği aşamaya "ketozis" denir. Ketozise geçmenin en hızlı yolu oruç tutmaktır, yani hiçbir şey yememektir. Ancak bu durumu sonsuza kadar sürdürmek mümkün olmadığı için ketojenik diyetler devreye girer ve vücudu ketozise sokabilir. Yani ketojenik diyet uygularken, oruç tutmanın tüm avantajlarından faydalanabilirsiniz ama aynı zamanda aç kalmazsınız.
Vücut aldığı karbonhidrat miktarının düşmesiyle birlikte ketozis adlı metabolik duruma daha hızlı bir şekilde geçer. Bu süreç bireyin yaşına ve vücudunun bu duruma verdiği tepkiye bağlı olarak farklılık gösterir. Vücudun ketozise girişi ortalama 3 gün içinde gerçekleşebilir.
Üre, kan veya nefes testleri ile ketoziste olup olmadığınızı belirleyebilirsiniz. Ketozisin bazı belirtleri ise şöyledir: Yeterince su tüketmediğinizde, suyun içerisinde bulunan elektrolitlerden yeterince alamazsınız ve sonucunda ağız kuruluğu hissedersiniz. Su tüketimine dikkat etmelisiniz. Asetoasetat adındaki bir keton türünün idrarla atılımının artmasıyla tuvalet ihtiyacınızın arttığı gözlenir. Başlangıç evresinde özellikle tuvalet ihtiyacının artması, susuzluk hissinizin de ana sebeplerinden biridir. Keto nefesi, aseton adındaki bir keton türünün nefes yoluyla çıktığında oluşturduğu, nefesinizin ara sıra tatlımsı bir koku almasına neden olan bir durumdur. Ketojenik diyet uygulayan birçok kişi, açlık ve iştah hissinde belirgin bir azalma yaşandığını ifade eder. Bunun nedeni, ketojenik diyet sürecinde vücudun yağ yakma kapasitesinin artmasıdır. Birçok insan günde 1 veya 2 kez yemek yiyerek, aralıklı oruç uygulamasını gerçekleştirir. Bu hem zaman hem de para tasarrufu sağlarken aynı zamanda kilo verme hızını da arttırır. Ketojenik beslenmeye başladığınızda, birkaç gün süren "keto flu" adlı yorgunluk evresini geçtikten sonra enerji seviyenizde önemli bir artış gözlemlenir. Bu durum, odaklanma yeteneği ve bilinç düzeyinde de fark edilebilir.
Vücudunuzdaki ketonları yani ketozisi ölçmenin üç farklı metodu mevcuttur: İdrar çubukları, nefes keton analiz cihazı, kan keton ölçüm aleti. Ketozisi ölçmenin en basit ve ekonomik yolu idrar çubuklarıdır, bu nedenle özellikle başlangıç seviyesindekiler için idealdir. Bu testi gerçekleştirmek için, çubuğu idrara batırıp yaklaşık 15 saniye beklemeniz gerekiyor. Ardından meydana gelen renk değişikliği, keton varlığını belirler. İdrar çubuklarını eczanelerde makul fiyatlarla bulabilirsiniz. Ancak ne kadar sıvı tükettiğinize bağlı olarak idrar çubukları yanıltıcı olabilir. Ketonların vücutta kesin bir seviyesini belirtmezken, ketoja adaptasyon sürecinde vücudunuz ketonları geri alacağından sonuçların güvenilirliği düşebilir. Ayrıca uzun süre ketozis halinde kaldığınız durumlarda testler negatif sonuç verebilir. Nefes keton analizi, keton seviyesinin belirlenmesinin başka bir rahat yöntemidir. İdrar çubuklarına kıyasla daha maliyetli olsa da, uzun vadede kan testlerinden daha ekonomiktir ve yeniden kullanılabilirler. Bu testler de net bir keton seviyesi vermez ama genel seviyenizi anlamak için kod renk gösterirler. Bununla beraber nefes analizinin her zaman doğru sonuçlar vermediğini unutmamak gerekir. Kan testi, kanınızdaki keton seviyesini anında ve sayısal olarak belirler. Ketonların vücutta en doğru ölçüm yöntemi olan kan testleri, maalesef diğer alternatiflere göre oldukça maliyetlidir. Ayrıca, bu testin uygulanabilmesi için parmağınızdan kan almanız gerekmektedir.
Bu durum kişinin sağlık durumu ve yaşına bağlı olmakla birlikte, genelde ketojenik diyet 3 ana öğün ve 1 ara öğün şeklinde planlanır. Günlük karbonhidrat, protein ve yağ tüketimi limitlerine uygun olacak şekilde öğünler düzenlenebilir.
Evet ketojenik diyet bazı insanlarda yorgunluğa, halsizliğe neden olabilir ayrıca baş ağrısı ve kötü nefes de görülebilir.
Uzman bir doktor veya diyetisyen eşliğinde ve gerekli kontroller yapıldıktan sonra ketojenik diyet devam ettirilebilir. Ancak kan lipid seviyelerini yükselttiği için sürekli uygulanması genellikle önerilmez.