Gül hastalığı, ciltte yüzeysel damar geniÅŸlemesi, iltihaplı kızarıklıklar ve kabartılar ÅŸeklinde ortaya çıkar. Bu belirtiler genellikle burun çevresi ve yüzeyde görülse de vücudun diÄŸer bölgelerinde de görülme ihtimali bulunur. Bu hastalığın bir diÄŸer adı da rozasea’dır. Görülme ÅŸekline göre farklı tipleri bulunan rozasea, her yaÅŸtan insanda görülebilir. Cinsiyet dağılımlarına bakıldığında kadınların %10’u hastalığın yaygın görüldüÄŸü gruptur. Ancak erkekler bu hastalığı kadınlara göre daha ağır bir tabloda yaÅŸar.
“Gül hastalığı nedir?” sorusu merak edenler için ÅŸu ÅŸekilde yanıtlanabilir:
Tıp literatüründe rozasea olarak adlandırılan bu rahatsızlık, yüz bölgesinde kırmızı sivilceler ve kızarıklık ÅŸeklinde görülen bir hastalıktır. BaÅŸlarda yüz çevresinde belirtiler yaratır ve zamanla sırtla göÄŸüs bölgesine de yayılabilir. Bu hastalık genellikle beyaz tenli kiÅŸileri etkiler. Bununla birlikte çoÄŸunlukla da orta ve ileri yaÅŸ grubunda görülür. Bu hastalık yüz ve vücuttaki bazı bölgelerde kızarıklığa neden olurken kan damarlarını da belirgin kılar. Genellikle bahar aylarında kendini gösteren bu hastalık bulaşıcı deÄŸildir ve tedavisi mümkündür.
Rozasea çeÅŸitleri aÅŸağıdaki gibidir:
“Gül hastalığı neden olur?” sorusu da merak edilen konular arasında. Bu hastalığın nedenleri kesin olarak bilinmez ancak cilt altı dokuların hasarı, deri akarları, psikolojik durum, mantar hastalıkları gibi bazı faktörler hastalığın ortaya çıkmasında belirleyicidir. DiÄŸer faktörler ise ÅŸöyledir:
“Rozasea nedir? Belirtileri nelerdir?” sorusu da merak edilen konulardan biri. Gül hastalığı belirtileri herkeste farklı görülür. Bu belirtiler genel olarak aÅŸağıdaki gibidir:
Rozasea hastalığı karşısında alınan önlemler ve gerekli tedaviyle ÅŸikayetler genellikle 1-1,5 ay gibi bir sürede geçer.
“Gül hastalığı bulaşıcı mıdır?” diye merak ediyorsanız bu hastalığın bulaşıcı olmadığını bilmelisiniz.
Hastalığın saptanmasında kullanılan belli bir yöntem bulunmaz. Ancak hastaya uygulanan fiziki muayene ile gözlemlenerek tanı konulabilir. Bu tanılamada durumun lupus hastalığı, sedef, egzama ve sivilce gibi benzer belirtiler taşıyan hastalıklarla karıştırılmaması için doktor tarafından bazı kan testleri istenebilir.
Gül hastalığı tedavisi için amaç hastanın yaÅŸadığı belirtileri kontrol altına almak, tekrar etmesini önlemek ve zamanla iyileÅŸmesidir. Tedavide medikal yöntemler, cilt bakımı yöntemleri veya alternatif tıp metotları kullanılır. Tedavi yöntemleri aÅŸağıdaki gibi gruplandırılabilir:
Bu hastalık gerekli tedavi uygulanmadığında ÅŸiddetlenir ve kronik bir hastalığa dönüÅŸebilir. Ä°lerleyen süreçte sivilce ve iltihaplı yaralar oluÅŸabilir. Daha iler evrede erken teÅŸhis ve tedavi uygulanmadığında lenf kanserine neden olabilir.
“Gül hastalığına ne iyi gelir?” diye merak ediyorsanız tedaviyi doÄŸru beslenmeyle desteklemeniz gerektiÄŸini bilmelisiniz. Beslenmede prebiyotik ve probiyotikleri tüketerek, posa ve lif bakımından zengin besinleri tercih ederek bu süreci destekleyebilirsiniz. TüketebileceÄŸiniz prebiyotikli gıdalar; çiÄŸ sarımsak, hindiba, kepek içeren tahıllar, kuÅŸkonmaz, muz, soÄŸandır.
Rozasea diyeti uygulanan klinik tedaviyi desteklemek adına önemlidir. Peki gül hastalığı olanlar ne yememeli? Acı ve baharatlı gıdalar, kahve, çay, tuzlu besinler, ceviz, alkol, domates, incir, çikolata ve narenciye tüketiminde dikkatli olunmalıdır.
Bu hastalıkta doÄŸru cilt bakımı, cildi temizleme, nemlendirme ve güneÅŸten koruma önemlidir. Özellikle deri temizliÄŸi sürecin önemli bir parçasıdır. Bu amaçla cilt için kullanılan temizleyiciler lipit ve sindetler içermeyen temizleyiciler olmalı, epidermal bariyer fonksiyonlarının zayıflamasına neden olan ürünlerden uzak durulmalı. Hastalar ayrıca yüzlerini ılık suyla yıkamaya özen göstermelidir. Tonik kullanımı da bu hastalar için önerilmemektedir. Gül hastalığı için krem ve ürün seçiminde de nane yağı, mentol, karanfil yağı, sodyum lauril sülfat, alkol, kamfor, formaldehit içeren ürünlerden kaçınılmalıdır. Kremlerde parfümsüz içerikler tercih edilmelidir. Nemlendiricilerde uzak durulması gereken içerikler ise kamfor, üre, mentol, glikolik asit, laktik asit gibi güçlü iritan maddeler içeren ajanlardır. Hastalar güneÅŸ ışınlarından korunmak adına en az SPF 30, çinko oksit, titanyum dioksit gibi inorganik ultraviyole ışık filtreleri içeren güneÅŸ koruyucular kullanmalıdır. Rozasea lazer tedavisi yaptıranlar ise bu süreçte yalnızca doktor önerisiyle ürün kullanmalıdır.
Rozasea hastalığı genellikle beyaz ten rengine sahip 30’lu yaÅŸlarında olan kadınlarda görülür. Ancak bu hastalık daha genç yaÅŸları ve esmer kiÅŸileri de etkiler.
Kronik bir hastalık olan rozasea, çeÅŸitli tedavi yöntemleriyle tedavi edilebilir.
Gül hastalığı karaciÄŸer fonksiyonları ile doÄŸrudan iliÅŸkili deÄŸildir. Ancak yapılan bazı çalışmalara göre gül hastalığı ile yaÄŸlı karaciÄŸer hastalığı gibi bazı problemler arasında baÄŸlantı bulunduÄŸu bildirilmiÅŸtir.
Roza atağı; alın, burun, çene ve yanakları etkileyen kızarıklık ve yanma ile belirti gösteren bir rahatsızlıktır. Ä°leri aÅŸamada sivilce ve kılcal damarlarda çoÄŸalma yaratabilir.
Bu hastalık genellikle bacak, sırt, göÄŸüs, karın, boyun, kol ve bacak gibi vücudun üst bölgelerinde görülür.