444 3 703

Sık Görülen Kadın Hastalıkları

 

Kadın vücudu doğanın en karmaşık ve gizemli yapılarından biridir. İçinde binlerce süreç eş zamanlı olarak gerçekleşirken bazen bu karmaşıklık bazı sorunları ve hastalıkları da beraberinde getirebilir. Bu hastalıklar kadının üreme kapasitesini, cinsel hayatını ve bazı durumlarda da yaşamını tehdit eden boyutlara ulaşabilir. İşte  sık görülen kadın hastalıkları, sebepleri ve tedavi yöntemleri:

Kadın Hastalıkları Nedir?

Kadın hastalıkları rahim, yumurtalık, fallop tüpleri ve dış genital organları kapsayan kadın üreme sistemini etkileyen hastalıkları ifade eder. Bu hastalıklar genellikle jinekolojik hastalıklar olarak bilinir ve sıkça görülür. Ancak bazıları potansiyel tehlike oluşturan kadın hastalıkları kategorisinde değerlendirilir.

En Sık Görülen Kadın Hastalıkları Nelerdir?

Bir kadının yaşamı boyunca sıklıkla karşılaştığı kadınsal rahatsızlıklar arasında adet görememe, miyom, ağrılı adet görme, polikistik over hastalığı, çikolata kisti ve vajinal akıntı bulunur. Ne tür bir hastalığınız olursa olsun erken teşhis ve tedavi büyük önem taşır. Bu nedenle belirtiler ortaya çıktığında vakit kaybetmeden doktorunuza başvurmalısınız. "En sık görülen kadın hastalıkları nelerdir?" sorusunun yanıtı aşağıdaki gibidir:

Ağrılı Adet Görme: Çoğu kadın yaşamının bir evresinde ağrılı adet görür ancak ağrının şiddeti kişi özelinde farklılık gösterir. Yaşanan adet ağrısı kramp şeklinde kasık ve bele, bazı durumlarda da bacaklara vurabilir. İlk âdet kanaması ile başlayan ve her adet sürecinde farklı şiddetlerde görülse de yaşanan sancılar genellikle hormonal durumlardan kaynaklanır. Ancak ilk âdet kanaması dönemlerinde yaşanmayan ve sonrada ortaya çıkarak giderek şiddetlenen ağrı durumunda da altta patolojik bir durum yatıyor olabilir. Rahim ve/veya rahim ağzı tümörleri, rahim ağzında darlık, endometriozis, çevre organlarda ve/veya rahim-yumurtalık-tüplerde enfeksiyon, over kistleri, miyom bu duruma neden olabilir.

Vajinal Akıntı: Kadının sağlığı için önemli olan akıntı vajina duvarları ve içindeki ayrıca rahim ağzındaki bezelerden salgılanan sıvılar tarafından sağlanır. Bu sıvılardaki bir artış veya değişiklik vajinal akıntı sorununa yol açabilir. Standart vajinal akıntı berrak olup sıvı yumurta beyazına benzer ve koku oluşturmaz. Bu tür akıntılara fizyolojik akıntı adını veririz. Ancak yeni beliren, yoğun sarı, yeşil, kahverengi, kanlı, köpüklü, kötü kokulu veya idrara çıkarken ve cinsel ilişki esnasında ağrı ve yanma ya da anormal kanama semptomlarına sahip akıntılara enfeksiyon kaynaklı akıntılar denir. Enfeksiyonların tedavisi genellikle ilaçlar ve vajinal tabletler kullanarak gerçekleştirilir.

Adet Görememe: Ergenlik çağındaki bir kızın adet görmemesi ile 50 yaşındaki bir kadının adet görmemesi arasında belirgin etken farklılıkları bulunur. Ancak üreme yaşamının aktif olduğu 20-45 yaşları arasında adetin kesilmesinin en yaygın sebebi genellikle hamileliktir. Bu nedenle adet görememe şikayetiyle doktora başvuran kadınlardan ilk olarak hamile olup olmadıkları öğrenilir. Eğer bu konuda belirsizlik varsa durum mutlaka testler yoluyla doğrulanmalıdır. Her türlü test uygulandığı halde adet görememenin kaynağı belirlenemeyebilir. Böyle durumlarda kişinin psikolojik hali de önemli rol oynayabilir. Mevsim geçişleri, uzun mesafeli seyahatler, ani kilo değişiklikleri ve yoğun egzersiz gibi durumlar da adet görülmemesine yol açabilir. Şok edici deneyimler ve travmalar da adet döngüsünü etkileyebilir. İleri yaştaki kadınlarda ise adet görememenin en sık rastlanan sebebi menopozdur. Ardışık 6 ay boyunca adet görmeyen kadınlar laboratuvar testlerinden sonra menopoz aşamasında kabul edilir. Menopoz bazen beklenenden daha erken yaşlarda meydana gelebilir. Eğer ailede böyle bir durum söz konusu ise, ekstra dikkatli olunmalıdır. Bu tür bir senaryoda kadının doğurganlık yeteneğini koruyabilmek için yumurtalarının dondurulması önerilebilir.

Polikistik Over Hastalığı: Polikistik over sendromu kadınların üreme döneminde karşılaştığı en yaygın hormonal rahatsızlıklardan biri olup yumurtalıklarda minik sıvı dolu keselerin meydana gelmesiyle tanımlanır. Bu durum düzensiz menstrüasyonlara normalden farklı hormon seviyelerine ve kısırlığa yol açabilir. Polikistik over sendromlu kadınların büyük çoğunluğunda insüline karşı direnç gelişir ki bu da insülin seviyelerinin yükselmesine neden olur. Yüksek insülin seviyeleri ise yumurtalıklarda androjen hormonlarının aşırı salgılanmasını destekler ve bu şekilde tipik polikistik over sendromu semptomları belirginleşir. Dahası polikistik over sendromuna sahip kadınlar daha yüksek oranda obezite riski taşımaktadır ve bu durum hormonal dengesizlikleri daha da ağırlaştırabilir.

Miyomlar: Miyomlar üreme çağındaki kadınların rahimlerinde ortaya çıkan anormal dokulardır. Kadın sağlığı ile ilgili en yaygın sorunlardan biri olan miyomlar rahim kas tabakasının anormal bir şekilde çoğalması sonucu meydana gelir. Miyomlar rahimde en sık görülen iyi huylu tümör tipidir. Genelde 30-40 yaşlarındaki kadınlarda görülürken nedenleri tam olarak bilinmemektedir. Ancak yapılan çalışmalar östrojen hormonundaki değişiklikler ve genetik yatkınlığın etkili olduğunu belirtir. Menopoz döneminde hormon seviyelerinin düşmesiyle miyomların boyutunda da azalma görülebilir. Miyomlar genellikle semptom göstermezler ama bazı durumlarda düzensiz, yoğun ve uzun süreli kanamalarla kendini belli eder. Büyük boyutlara ulaştıklarında ise karın şişkinliği, sindirim sorunları, karın ağrısı ve gaz gibi problemlere yol açabilirler. Çok nadiren cinsel ilişki sonrası kanama da yapabilir.

Çikolata Kisti: Endometriozis rahimin içini kaplayan endometrium tabakasının rahim dışına taşıp büyüdüğü ve genellikle ağrılı olan bir hastalıktır. En çok yumurtalıklar, fallop tüpleri ve pelvis bölgesinde görülür. Üreme çağındaki yaklaşık 176 milyon kadını etkileyen bu yaygın hastalığın farkındalığı oldukça düşüktür. Her yaş grubundaki kadını etkileyebilse de en sık 30'lu ve 40'lı yaşlardaki kadınlarda görülür.

İdrar Kaçırma: Kadınlarda oldukça yaygın olan idrar kaçırma sorunu pek çok kadının yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Birçok kadın idrar kaçırmanın utanılacak bir durum olduğunu düşünse de aslında bu tedavi edilebilir bir durumdur. İdrar kaçırma problemi kadınlarda tanı ve tedaviyi kolaylaştırmak için stres idrar kaçırma, urge idrar kaçırma, miks idrar kaçırma, taşma idrar kaçırma olmak üzere dört farklı kategoriye ayrılır.

Kasık ve Bel Bölgesi Ağrıları: Kadınlar bel ve kasık ağrılarına sıklıkla rastlanan sağlık problemlerinden birini yaşar. Bu ağrının şiddeti kadınların günlük yaşamlarını ve yaşam kalitesini etkileyebilir. Bel ve kasık ağrısının pek çok farklı sebebi olabilir. Bu ağrılar üreme organlarından kaynaklandığı gibi idrar yolları, sindirim sistemi ya da iskelet sisteminden de kaynaklanabilir. Dolayısıyla bel ve kasık ağrılarının nedeninin tam anlaşılabilmesi için ağrının başlama şekli, süresi, yoğunluğu ve yayılım alanları incelenir. Bel ve kasık bölgesinde ortaya çıkan ağrıların birçok farklı kaynağı olabileceği gibi bu durumun birçok sebebi de olabilir. Üreme organlarında meydana gelen enfeksiyonlar, yumurtalık kistleri, dış gebelik, sindirim sistemi enfeksiyonları bunlardan bazılarıdır. Bu nedenle bel ve kasık bölgesindeki ağrıların tedavisi genellikle ağrının sebebini hedefler. İlk olarak hastanın bel ve kasık bölgesindeki ağrının nedeni belirlenir ve değerlendirilir. Bu değerlendirmenin sonucuna göre hastaya uygun tedavi yöntemi seçilir.

Cinsel Fonksiyon Bozuklukları: Cinsel arzu, orgazm ile ilgili sorunlar veya cinsel ilişki sırasında ağrı hissetme gibi durumlar cinsel işlev bozukluğunu tanımlar ve kadınlarda oldukça yaygındır. Kadınların cinsel işlevlerinde herhangi bir zaman diliminde bozulma görülebilir. Cinsel istekte veya arzuda azalma en sık rastlanan cinsel işlev bozukluğu semptomudur. Bunun dışında cinsel uyarılma zorluğu, orgazm elde etmekte zorluk ve cinsel uyarılma esnasında ağrı duyulması başka semptomlar olabilir. Kadınların cinsel tepkisi fizyolojik faktörlerin yanı sıra duygusal durumları, deneyimleri, inançları, yaşam tarzları ve ilişkileriyle de bağlantılıdır. Bu faktörlerden herhangi birinde sorun yaşanması cinsel işlev bozukluğuna yol açabilir ve tedavi süreci genellikle birden fazla yaklaşım gerektirebilir. Bu tür sorunları tecrübe eden kişilerin tedavilerini ertelememeleri adına illaki sağlık kuruluşlarına başvurmaları önemlidir.

Kısırlık: Hormonal dengesizlikler ve cinsel yolla geçen hastalıklar gebeliği engelleyebilir. Eğer çiftin bilinen bir rahatsızlığı yoksa korunmasız ilişkiye en az bir yıl devam etmeleri önerilir. Eğer bu süre zarfında gebelik gerçekleşmezse erkekten sperm testi yapılır ve kadının rahim içi filmi çekilip hormon testleri uygulanır. Doğurganlık sorunların tedavisinde ovülasyon programlanıp uygun zamanlarda cinsel ilişki veya spermin rahime yerleştirilmesi (aşılamayla) ya da dış ortamda yumurta ve spermin birleştirilmesi (tüp bebek) yöntemleri kullanılabilir.

Vajinal Mantar: Mikotik vajinit olarak da bilinen vajinal mantar enfeksiyonları kadınların büyük oranda karşılaştığı bir durumdur ve yetişkin kadınların yaklaşık %75'i hayatlarının herhangi bir noktasında bu enfeksiyonu yaşar. Genellikle hamilelik veya antibiyotik kullanımı sonucunda meydana gelen bu durum genellikle tedaviye olumlu yanıt verir. Hamilelik ve antibiyotiğin yanı sıra; obezite, diyabet, bağışıklık sistemi zayıflığı, metabolik bozukluklar, sentetik iç çamaşırları, yerel alerjenler ve hormon kullanımı da mantar vajinitine yol açabilecek risk faktörleridir.

Yumurtalık Kisti (Over Kisti): Yumurtalık kistleri yumurtalıkların içinde ya da üzerinde bulunan ve içerisinde sıvı barındıran keseciklerdir. Kadınlar her yaşta bu kistlerle karşılaşabilir. Bazı yumurtalık kistleri ağrıya veya pelvik bölgedeki basınca neden olurken bazıları hiçbir belirti göstermez. Adet düzensizlikleri genellikle yumurtalık kistleri ile ilgili değildir. Çoğu yumurtalık kisti kanserli değildir ve cerrahi müdahale gerektirmeyebilir. Kistlerin boyutları bir santimetreden küçük olabildiği gibi bazen 10 santimetreden daha büyük de olabilir.

Polip: Endometriyal ve servikal polipler rahim içi veya ağzında oluşabilen ve genellikle bu bölgelerden çıkan benign "et parçası" yapılarıdır. Bu polipler gebeliği engelleyebilir, düşüklere sebep olabilir ve ara sıra kanama, adet döneminde aşırı kanama ve demir eksikliği gibi sorunlara yol açabilir. Polip tanısı jinekolojik muayene ve ultrason yardımıyla kolayca konulabilir. Rahim ağzındaki polipler muayene esnasında alınabilirken rahim içindeki polipler histeroskopik (kamera destekli) bir prosedür ile cerrahi olarak çıkarılabilir.

Pelvik Enfeksiyon ve Rahim İltihabı: Pelvik enfeksiyon (iltihap) mikroorganizmaların vajina ve rahim ağzından yukarı doğru hareket etmesi sonucunda oluşan üst genital bölge iltihabıdır. Pelvik enfeksiyon geçiren kişilerde karın içinde yapışıklıklar meydana gelebilir. Bu yapışıklıklar fallop tüplerini etkileyerek onların işlevini ve anatomisini bozabilir ve dolayısıyla gebe kalma zorluğuna neden olabilir. Ayrıca bu durum ileride dış gebelik ihtimalini de artırır. Enfeksiyon tedavi edilmezse iltihap kana karışarak hayati tehlike yaratabilecek septisemiye neden olabilir. Kasık ağrısı, akıntı ve ateş belirtisi olan pelvik enfeksiyonlar jinekolojik muayene, ultrasonografi ve kan testleri ile teşhis edilebilir ve oral veya intravenöz antibiyotikler ile tedavi edilir.

Rahim Duvarı Kalınlaşması: Rahim iç duvarı endometrium adı verilen bir tabakadan oluşur ve her ay gerçekleşen âdet döngüsü sırasında hormonların etkisiyle kalınlaşır. Ancak gebelik oluşmadığında bu tabaka vücut dışına atılarak incelir. Normalde 2-3 ayda bir adet olan kişilerde ise bu tabaka daha fazla kalınlaşabilir. Rahim iç duvarının ultrason muayenesi sırasında normalden daha kalın olduğu durumlar polip varlığını gösterebilir. Eğer rahim iç duvarındaki kalınlık azalmazsa veya menopoza yakın bir dönemde ortaya çıkarsa histeroskopik inceleme yapılıp örnek alınabilir veya doğrudan örnek alınıp patolojik incelemeye gönderilebilir. Sonuçta endometriyal hiperplazi veya kanserli bir yapı tespit edilirse uygun tedavi veya ameliyat seçenekleri sunulur.

Rahim Ağzı Kanseri: Rahim ağzı kanseri dünya genelinde kadınlarda en üçüncü yaygın kanser türü olup Türkiye'de Sağlık Bakanlığı istatistiklerine göre 10. sırada yer alır. Bu kanserin nedeni tamamen anlaşılmış ve önlem alınabilir tek kanser çeşididir. Rahim ağzını kaplayan hücre tabakasının anormal hücrelere dönüşmesi sonucunda 'kanser öncülü' olarak adlandırabileceğimiz hücreler meydana gelir. Eğer bu kanser öncülü hücreler erken teşhis edilip tedavi edilmezse rahim ağzı kanserine dönüşme riskleri bulunur. Jinekolojik muayene sırasında kullanılan papsmear tarama testinin hem bu kanser öncülü hücreleri hem de mevcut kanser hücrelerini erken belirleme yeteneği vardır ve bu nedenle çok değerli bir tarama yöntemidir. Rahim ağzındaki hücresel değişikliklerin en yaygın nedeni HPV enfeksiyonlarıdır. Hem ulusal hem de uluslararası sağlık kuruluşları, HPV kaynaklı kanserlere karşı korunmak için 11-12 yaş arası tüm kız ve erkek çocuklara iki veya üç doz HPV aşısının yapılmasını tavsiye eder. Daha önce aşı yapılmamışsa erkekler 21 yaşına kadar, kadınlar ise herhangi bir yaşta HPV aşısı olabilir. 21-65 yaş aralığındaki kadınlar için düzenli smear ve HPV taramaları ile rahim ağzı kanseri erken teşhis edilebilir.

İhmal Edilmemesi Gereken Tarama Testleri

Pap Smear Testi

Bu tarama testi rahim ağzı kanserini erken teşhis etmek için kullanılır. Kullanımının basitliği, sonuçlarının kesinliği ve bu sayede hastalığın ilerlemesini önleme fırsatı sunması nedeniyle kadınlar için en değerli tarama yöntemi olarak kabul edilir. Rahim ağzı kanserinin %99,7'si HPV ile ilişkilidir. Bu yüzden düzenli taramalar çok önemlidir. HPV'nin kapılmasından kanserin belirmesine kadar olan süre genellikle 10-15 yıl olduğundan bu zaman zarfında düzenli olarak test yaptırılmalıdır. Pap smear ile kadınların rahim ağzı kanseri riski hızla azalır.

Ne zaman yaptırılması gerekiyor?

Cinsel yaşama başladıktan sonraki 3 yıl içinde veya en geç 21 yaşında Pap smear testine başlanmalıdır. Örneğin cinsel hayata 20 yaşında başlayan bir kadının üç yıl beklemeyip 21 yaşından itibaren düzenli olarak bu testi yaptırması tavsiye edilmektedir.

Nasıl yapılıyor?

Jinekolojik muayene sırasında yapılan bu işlem oldukça hızlı ve kolaydır. Rahim ağzından çubuk ya da fırça yardımıyla örnek alınır ve cam üzerine yayılır veya sıvılı testlerde özel taşıyıcılar içinde patoloji laboratuvarına gönderilir. Burada hücreler mikroskop altında özel tekniklerle incelenir. Rahim ağzındaki hücre değişiklikleri precancerous lezyonlar olarak adlandırılır ve bunlar değişim derecelerine göre sınıflandırılır. Kansere kıyasla bu precancerous lezyonların tedavisi daha kolaydır. Bu da Pap smear'ın önemini vurgular. Bu tarama testinin bir diğer avantajı ise hasta tarafından radyasyon alınmamasıdır.

Risk saptanması durumunda ne yapılıyor?

Pap Smear testinde riskli gruplarda lezyon bulunursa rahim ağzını büyüterek inceleyen kolposkopi prosedürü uygulanır. Anormal görünen bölgelerden biyopsi alınarak smear sonucuyla karşılaştırılır. Müdahale gereken bir lezyon varsa Leep adlı prosedürle bölgeden doku çıkartılır.

Ultrason Tarama

Ultrasonografi kullanılarak gerçekleştirilen yıllık düzenli jinekolojik kontroller, yumurtalıklarda oluşabilecek kitlesel lezyonların tanısı ve diğer testlerle bulguların desteklenmesi için hayati öneme sahiptir. Pap smear testi de bu muayeneler sırasında uygulanabilir.

Ne zaman yaptırılması gerekiyor?

Her cinsel olarak aktif kadının, normal şartlarda yılda en az bir defa jinekolog tarafından kontrol edilmesi tavsiye edilmektedir. Özellikle menopoz döneminde rahim kanseri riskinin belirlenmesi adına rahim iç duvar kalınlığının ölçümü önemlidir.

Nasıl yapılıyor?

Transvajinal ultrason adı verilen bir yöntem ile ultrason cihazı vajina üzerinden uygulanır ve böylece rahim iç duvarı incelenir. Rahim iç duvarı (endometrium) her ay hormonal etkilere bağlı olarak kalınlaşır ve menstruasyon sırasında dökülür. Muayene esnasında burada sürekli bir kalınlaşma tespit edilirse bu bir uyarıcı işaret olarak kabul edilir. Aynı zamanda bu muayene sırasında yumurtalıklardaki kistik yapılar da değerlendirilir.

Risk saptanması durumunda ne yapılıyor?

Gerek görüldüğünde, rahim içinden biyopsi ile örnek alınıp patoloji laboratuvarına gönderilir ve sonuçlara dayanarak tedavi planlaması yapılır.

Tümör Belirteçlerinin Taranması

Yumurtalık kanserinde, kan tümör işaretlerinin yükselmesi nedeniyle, riskli bireylerde bu işaretlerin incelenmesi teşhisi belirlemede yardımcı olabilir. Ancak, yüksek tümör işaretleri her zaman yumurtalık kanserine işaret etmez.

Ne zaman yaptırılması gerekiyor?

Risk faktörleri yüksek olan kadınların, yıllık jinekolojik kontrollerinde tümör işaretleri kontrol edilir.

Nasıl yapılıyor?

Hastadan alınan kan örneği üzerinden tümör işaretleri kontrol edilir.

Risk saptanması durumunda ne yapılıyor?

En sık yükselen yumurtalık kanseri tümör işareti CA125, adet dönemine yaklaşırken, çikolata kisti olan kadınlarda, kadın hastalıkları miyom bulunanlarda, sigara içen kadınlarda ve hiçbir sorunu olmayan kadınların %2'sinde bile kanser vakalarındaki kadar olmasa da yüksek seviyede bulunabilir. Bu nedenle bu testin sonuçları genellikle bir uyarı olarak kabul edilir. Aile geçmişinde yumurtalık kanseri olan kadınlarda ise, yüksek tümör işareti durumunda nedenlerinin araştırılması önemlidir.

Meme Muayenesi

Her sekiz kadından birinin meme kanseri olduğunu göz önünde bulundurursak bu inceleme oldukça kritik bir durum.

Ne zaman yaptırılması gerekiyor?

Birinci derecede kadın yak olan kişilerin, erken yaşta adet döngüsü başlayanlar ve menopoza geç girenlerin risk faktörleri daha fazla olabilir. Bu bireylerin düzenli muayeneleri genellikle daha erken yapılır ancak bugünlerde tüm kadınlara 35 yaşında ilk mamografi çekimini yaptırmaları, bunu ultrason taraması ile tamamlamaları, sonuçları 40 yaşına kadar muhafaza etmeleri ve 5 yıl boyunca herhangi bir sorun olmadığı takdirde 40 yaşından sonra her yıl mamografi çekimini tekrarlamaları tavsiye edilir. Hormonlardan kaynaklanan dolgun meme dokusu 35 yaşından önce mamografinin görüntü kalitesini azaltabilir.

Nasıl yapılıyor?

Her iki memede de mamografi makinesinde plakalar arasında sıkıştırılır ve görüntüler alınır ve elle yapılan muayene ile belirlenemeyecek kadar minik anormallikler bulunabilir.

Kitle tespit edilirse ne yapılıyor?

Kitlenin türü farklı yöntemler kullanılarak belirlenir. Eğer kitle malign ise evresine bağlı olarak tedavi planlanır.

Her Ay Elle Muayeneyi İhmal Etmeyin

Kendi kendine meme muayenesi herkesin kolayca uygulayabileceği bir tarama yöntemidir. Her kadının adet döngüsünün sonunda kendi göğüslerini hissetmesi ve daha önce fark etmediği bir kütle varsa kadın hastalıkları ve doğum uzmanına veya genel cerrahi uzmanına hemen başvurması gereklidir. Bu kütle benign olabilir. Ancak kontrol edilmesi zorunludur. Birçok kanser türünde olduğu gibi erken teşhis hayati önem taşır.

Elle muayene nasıl yapılıyor?

Etkili bir kendi kendine meme muayenesi hem ayakta hem de yatarken ayna karşısında yapılmalıdır. Göğüsler arasında herhangi bir asimetri oluşup oluşmadığını ve cilt üzerindeki değişiklikleri kontrol etmek önemlidir. Muayene meme ucundan başlayarak, dairesel hareketlerle tüm meme dokusunu ve koltuk altını içerecek şekilde parmak uçlarıyla deriden göğüs kafesi kemiklerine doğru basılarak gerçekleştirilmelidir. Bu süreçte beliren ağrılı ya da ağrısız her türlü kitlenin ve daha önce fark edilmediği düşünülen en küçük lezyonun bile dikkate alınması ve doktora başvurulması hayat kurtarır. Daha detaylı bilgi için "Kendi Kendine Meme Muayenesi Nasıl Yapılır?" başlıklı yazımızı okumanızı öneriyoruz. Sağlıklı günler dileriz.

 

KAYNAK:

https://www.northshore.org/obstetrics-gynecology/conditions/

Web ve Tıbbi Yayın KuruluGüncellenme Tarihi: 10.08.2023 12:39Yayınlanma Tarihi: 02.08.2023 00:00
Yorum Ekle


KATEGORİLER