444 3 703

Diyabetin Az Bilinen Belirtilerine Dikkat

Bilgi Talep Formu

Diyabet günümüzde en sık görülen kronik hastalıklardan biri olsa da belirtileri her zaman kolayca fark edilmeyebilir. Genellikle aşırı susama, sık idrara çıkma gibi bilinen belirtiler akla gelir. Fakat bazı belirtiler o kadar belirgin olmayabilir ki gözden kaçabilir. Bu yüzden diyabetin az bilinen belirtilerini bilmek hastalığı erken dönemde fark etmek açısından büyük önem taşır. Bu yazımızda, diyabetin yaygın olarak bilinmeyen belirtilerini sizler için derledik.

Sık ve Nadir Görülen Diyabet Semptomlarına Dikkat

Diyabetin en bilinen belirtileri arasında sık idrara çıkma, aşırı susama, aşırı yemek yeme veya iştahsızlık, halsizlik, çabuk yorulma, ağız kuruluğu ve gece sık idrara çıkma sayılabilir. Belirtiler diyabete özgü olsa da başka sağlık sorunlarından da kaynaklanabileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle belirtilerin diyabetle ilişkili olup olmadığını belirlemek için bir sağlık kuruluşuna başvurulması önemlidir.

Diyabet ilerledikçe karın ağrısı, kas krampları, nefes darlığı ve bilinç bulanıklığı gibi daha ciddi belirtiler ortaya çıkabilir. Bu durum diyabetik ketoasidoz adı verilen ve halk arasında şeker koması olarak bilinen bir tabloya işaret edebilir. Daha nadir görülen diyabet semptomları ise bulanık görme, açıklanamayan kilo kaybı, tekrarlayan enfeksiyonlar, mantar enfeksiyonları ve nedeni açıklanamayan kaşıntı gibi durumlardır.

Diyabetin az bilinen başlıca belirtileri aşağıdaki gibidir:

  • Bulanık Görme: Yüksek kan şekeri göz merceğinin şeklinin değişmesine neden olarak bulanık görmeye yol açabilir. Bu gözlerin odaklanmasını zorlaştırır ve tedavi edilmezse kalıcı sorunlara yol açabilir​.
  • Beyin Bulanıklığı: Kan şekeri dalgalanmaları konsantrasyon zorluğuna ve unutkanlığa neden olabilir. Bu durum beyin sağlığını etkileyebilir ve diyabetin kontrol altında tutulmaması durumunda daha da kötüleşebilir​.
  • Kronik Mantar Enfeksiyonları: Yüksek kan şekeri bağışıklık sistemini zayıflatabilir ve özellikle kadınlarda sıkça görülen vajinal mantar enfeksiyonlarına yol açabilir. Ayrıca cilt, mesane ve idrar yolu enfeksiyonları da sık görülebilir​.
  • Sindirim Sorunları: Diyabet gıda hareketini yavaşlatan gastropareziye neden olabilir. Bu yemek yedikten sonra erken doyma, bulantı ve karın şişkinliği gibi belirtilerle kendini gösterebilir​.
  • Cilt Değişiklikleri: Diyabet ciltte kuruma, kaşıntı ve yara iyileşmesinin yavaşlaması gibi sorunlara neden olabilir. Bu belirtiler hastalığın seyrinin kontrol altına alınmadığı durumlarda daha belirgin hale gelebilir​.
  • Açıklanamayan Kilo Kaybı: Diyabet vücudun insülin üretimindeki sorunlar nedeniyle enerji kaybına neden olabilir. Bu durum kişinin açıklanamayan bir şekilde kilo vermesine yol açabilir​.
  • Kaşıntı: Diyabet ciltte kuruluk ve kaşıntıya yol açabilir. Yüksek kan şekeri seviyeleri cildin nem dengesini bozarak bu belirtilerin ortaya çıkmasına neden olabilir.

Diyabet Tarama Yaşı 35’e Çekildi

Diyabet tanısı konulmasa da kan şekeri seviyeleri normalin üzerinde olan kişiler prediyabet tanısı alabilir. Erken tanı ile kontrol altına alınabilen bu durum ihmal edildiğinde diyabete dönüşme riski taşır.

Amerika Birleşik Devletleri Önleyici Sağlık Hizmetleri Dairesi’nin Ağustos 2021’de yayımladığı bir araştırma 2015 yılında belirlenen tarama yaşı konusunda önemli bir değişikliğe dikkat çekmiştir. (1) Bu güncellemeyle diyabet belirtileri göstermeyen ancak fazla kilo veya obezite sorunu olan yetişkinlerde diyabet ve gizli şeker taraması için önerilen yaş sınırı 40’tan 35’e düşürülmüştür. Bu karar erken tanının diyabeti önlemede ve tedavi süreçlerinde ne kadar etkili olduğunun altını çizmektedir.

Kilolu veya Obezitesi Olan Yetişkinler Risk Altında

Diyabet belirtisi olmayan ancak fazla kilolu veya obez yetişkinlerde diyabet taramasının 40 yaşında başlaması öneriliyordu. Ancak yeni araştırmalara göre yaş sınırı 35’e çekildi.

Türkiye’de diyabet ve prediyabet oranları oldukça yüksek seyretmektedir. Türkiye Diyabet, Hipertansiyon, Obezite ve Endokrinolojik Hastalıklar Prevalans Çalışması'na (TURDEP-II) göre 20 yaş üzerindeki bireylerde diyabet prevalansı %13.7, prediyabet oranı ise %30.4 olarak tespit edilmiştir. Bu oranlar diyabetin Türkiye'de yaygın bir halk sağlığı sorunu olduğunu ortaya koymaktadır ve özellikle obezite gibi diyabeti tetikleyebilecek faktörlerin artmasıyla daha da yükselmesi beklenmektedir.

Türkiye'deki bu yüksek oranlar diyabetin erken teşhis ve yönetiminin önemini vurgulamaktadır çünkü prediyabet olarak tanı alan bireylerde erken müdahaleler ile diyabet gelişme riski azaltılabilir. Bu da diyabetin önlenebilir bir aşamada tespit edilmesinin önemini gösteriyor. Tarama yaşının düşürülmesi, diyabet veya prediyabet tanısı konmamış bireylerin daha erken fark edilmesi ve sağlıklı yaşam değişiklikleriyle diyabet riskinin azaltılması adına önemli bir adım olarak değerlendiriliyor​.

Ülkemizde Erişkinlerin %42’si Diyabetik veya Prediyabetik

Türkiye’deki erişkin nüfusun %42’si diyabet veya prediyabet tanısı taşımaktadır. Bu oran 2010 yılında yapılan TURDEP-II (Türkiye Diyabet, Hipertansiyon, Obezite ve Endokrinolojik Hastalıklar Prevalans Çalışması) verilerine dayanmaktadır. Ancak tanı alanların çoğunda glisemik kontrol sağlanamamakta, yani kan şekeri istenilen seviyelerde tutulamamaktadır.

TEMD-1 çalışmasına göre üçüncü basamak sağlık hizmetleri kapsamında takip edilen Tip 1 diyabet hastalarının sadece %15’inde Tip 2 diyabet hastalarının ise %40’ında glisemik kontrol sağlanabilmiştir. Bu durum henüz tanı almamış bireylerin yanı sıra tanı almış hastalarda da tedavi ve takip süreçlerinin daha etkin yapılması gerekliliğine işaret etmektedir. Ayrıca prediyabet tanılı kişilerin kardiyovasküler risk faktörleri yönünden de değerlendirilmesi önem arz eder​.

Diyabeti Önleme ve Tedavide Bireysel Değerlendirme Önemli

Diyabetin önlenmesi ve tedavisinde hedeflerin bireysel olarak belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. İlk adım olarak hastanın yaşam tarzını düzenlemesi beklenir. Yaşam tarzını düzenleme beslenme alışkanlıklarının geliştirilmesini ve kişiye özel egzersiz planını kapsar. Bu düzenlemeler sayesinde kan glukoz düzeylerinin kontrol altına alınması, kalp hastalıkları riskinin azaltılması ve vücut ağırlığının doğru yönetilmesi hedeflenir.

Ancak diyabetli veya prediyabetli bireylerin beslenme planları onların bireysel ihtiyaçları ve değişime istekliliğine göre şekillendirilmelidir. Tedavi süreçlerinde de glisemik hedeflerin (kan şekeri kontrolü) bireyselleştirilmesi gerekmektedir.

Ağızdan alınan veya enjeksiyon yoluyla uygulanan diyabet ilaçları hekim ve hasta iş birliği ile en etkili şekilde kullanılmalıdır. Günümüzde mevcut olan yeni nesil ilaçlar yüksek etkinlikleri ile tedavi protokollerinde yer alarak kombine tedavi seçenekleri sunmaktadır.

Tip 2 diyabetin ve prediyabetin önlenmesi bu durumların etkin bir şekilde yönetilmesi diyabete bağlı ölüm ve komplikasyonların önüne geçilmesine yardımcı olacaktır. Bu nedenle bireysel değerlendirmeler ve tedavi planlamaları diyabet yönetiminde kritik bir rol oynamaktadır​.

Doğru diyabet tanısı almak için bilgi talep formu doldurarak Samsun ya da Darıca hastanelerimize başvurabilirsiniz. 

KAYNAK:

https://www.ajmc.com/view/uspstf-lowers-recommended-t2d-prediabetes-screening-age-to-35-years

Web ve Tıbbi Yayın KuruluGüncellenme Tarihi: 26.10.2024 12:09Yayınlanma Tarihi: 26.10.2024 10:39
Yorum Ekle


Doç. Dr. Erol KILIÇ

Doç. Dr. Erol KILIÇ
Genel Cerrahi Uzmanı

Profili Gör
KATEGORİLER
Bilgi Talep Formu

Bilgi almak için lütfen formu doldurun!